Dün metroda orta yaşlı bir adamla, öpüşen gençlere "Öpüşmeyin." dediği için tartışmak zorunda kaldım. Bu zorunluluk içinde olmaktan utandım önce. Sonra topluluk içinde birbirini dudağından öpen iki insandan daha normal daha güzel ne olabilir diye düşündüm. Adama en son "Sizin nefretinizdense onların sevgisini görmeyi her zaman tercih ediyorum!" diye bağırarak indim metrodan. Öpüşen çift arkamdan gelip teşekkür ettiler. "Çok güzelsiniz." dedim. Çok güzellerdi.
Peki bu adam nasıl bir evde yaşıyor? Bu adam eşiyle ne yapıyor?
Peki ben metroda başka nelerle karşılaşıyorum? En basitinden bacaklarını açarak oturan erkekler, fiziksel ve sözlü taciz edenler.
Metrodan sonra tek başıma konsere gittim. Yine tek başıma dans edip, dinlediğim müzikten keyif aldığımı düşünürken, arkamdaki adam belime dokunmaya çalışıyordu. Sonra aklıma insanların dans etmekle ilgili yorumları geldi. Bir keresinde eski erkek arkadaşım bunun "davetkar" olduğunu söylemişti mesela. İçinden geldiği gibi olmuyor çünkü hiç bir şey. Her şeyin belli başlı "erkek gözü" kalıpları içinde önce bir değerlendirilmesi gerekiyor. Mini eteğiniz çok davetkar, saçlarınız çok davetkar, dans etmeniz çok davetkar, gözleriniz bile çok davetkar...
Bunları anlatırsanız insanlar dalga geçermiş, susmanız lazım yani bir de!
Konuşmayın! Dans etmeyin! Öpüşmeyin!
İçimden geldiği gibi, filtrelemeden konuştuğum için, bazen duygusallaşıp şiirsel yazılar yazmak istediğim için, dans ettiğim için, merak edip soru sorduğum için, kadın olduğumuz için eleştirildiğimiz bir dünyada yaşamak çok zor. Üniversite mezunu, iyi işlerde çalışan, büyük paralar kazanan insanlar dünyayı değiştirmeyecek. Biz her gün maruz kaldığımız bu şeylerle yaşamayı kabul etmediğimiz zaman dünya değişecek. Biz daha çok dans ettiğimizde, öpüştüğümüzde, konuştuğumuzda güzelleşecek her şey. Emma Goldman'ın izinde, "Dans edemeyeceksem, devrimlerinin bir parçası olmak istemiyorum!" dediğimizde güzelleşecek her şey...
Ve çok zor biliyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder