City of stars - Are you shining just for me?
City of stars - There's so much that I can't see...
A look in somebody's eyes
To light up the skies
To open the world and send it reeling
A voice that says, I'll be here
And you'll be alright
İnsanlar genelde karanlık tarafı içten içe çekici bulur gibi gelir bana ve belki de bu yüzden örneğin Black Swan gibi müthiş karanlık filmlerde kaybolmaya bayılırlar. La La Land'in de bir karanlık tarafı var kanımca. İlişkinin mevsim geçişleri ve kurgusal bir mutluluk fikri bize bir tokat atıyor tekrar her güzel filmin yaptığı gibi sonunda...
Bu tokat, gülümsüyor ve beklentilerimizle alay ediyor sanki. Çünkü inanmak istediğimiz tüm kaynaklar bir kağıt kalabalığı gibi dağılıyor o karanlıkta. Bazen bunu size "aşkı" anlatan birinin gözlerinde de görürsünüz mesela. İnandırıcı olsun diye bir de kendi aşık halinin olağandışı ve büyüleyici etkileriyle süsler anlatımını... Mesela aşık olduğunda nasıl öpüşür, ve diğerleriyle bunun arasındaki farklar nelerdir, veya mesela aşık olduğunda çiçek almak gibi sıradan flörtlere girmese bile ne kadar romantik ve düşünceli birine dönüşür...
Kurgusal dünyayı kurgusal listelerle donattıktan sonra geçer karşısına değişen renkleri izleriz. Ne kadarda güzeldir parıldayan doğa... Kendi kahramanlığımızı ve müthiş hayal gücümüzü bir anda unutur ve sözde evrenin bize verdiği bu hediyeye sarılırız.
La La Land anlatıyor ve bunu yalanlıyor, üstelik korkutucu bir saygı çerçevesinde. Bir selam çakıyor eski sevgiliye piyanonun başında... Mutluluklar diliyor...
Bir keresinde bir dostum, "Nefretini duvara yansıt ve sorularını sor." diye uyarmıştı. La La Land her duygumuzu sanki bir duvara yansıttı ve sorular sordu. Kendi içimizde, unutmaya çalışsak da en başından bildiğimiz cevaplarıyla beraber. Biz buna da alışığız tabi, alternatif senaryolarıyla soğuk geceler geçirdiğimiz Jeux D'enfants gördü gözlerimiz.
Biri "Cap ou pas cap?" dedi diğeri "City of Stars"... Ne derseniz deyin hep bir cesaret oyunuymuş meğer...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder