Jean Seberg, hayatını çalkantılı yaşamak nedir biliyordu. muhtemelen o çalkantının içinde dengesini çoğu zaman kaybediyor-bazen bir karakterde-bazen kendinden 24 yaş büyük bir aşkta denge arıyordu. belki biraz mutluluk ve huzur. çoğu kadın bunları ister-bunları bekler. ve öyledir ki her kadın aşkın kollarında kendini keşfetmeyi dener. çünkü aşk kadınları oldukları yerden aldığında başka bir şeye dönüştürme vaadinde bulunur. bulunmazsa ona aşk denmez. ona dost denir. ona sevgi denir. ona güzel bir şeydi denir.
fark etmişsinizdir ki herkes aşkta önce kendini sevmelidir. vazgeçememenin de buradan kaynaklandığı görüşünü destekleyenlerdenim. ama bu yazının konusu aşk değil. bu yazının konusu Jean Seberg. öyleyse şöyle söylemeliyim bu kadının ölümü onca istemesinin hem de onca güzelken ve başarı içinde hem de aşk arasında
ve,
Jean Seberg olmak şöyle ki Romain Gary hakkında: "ne değiştirebildiğn, ne yardım edebildiğin, ne de terkedebildiğin bir kadını sevmenin ne demek olduğunu bilemezsiniz." der.
hem de arzulardan başı dönmüşken onun ölümü bu denli istemesinin nedeni hiç birinde kendini bulamamış-kendini sevememiş olmasıdır.
sadece onu hatırladıkça-onu gördükçe kadın olmanın güzel ve güçlü bir şey olduğunu hatırlıyorum. göz kamaştıran şeylerin varlığının içimizde olduğunu çünkü her insanın kendini dönüştürmek veya edip canseverce "her kadının kendini doğurmak" gücü olduğunu biliyorum.
kendini doğururken ölmek veya bazen bir duyguyu doğuramamak ve içinde çürümesi. bunlar belki bir vedanın nedeni olabilir.
herkesin doğurabileceği duygulara gebe olması dileğiyle...

Not1: turgut uyar bir şiir'inde ;
"saçlarımı hep kestim
tutacak kadar kalmasın dedim
çünkü bir baş kaldırma ancak
saçlarından tutulur " demiştir ve
Not2: teoman'ın papatya şarkısında bahsettiği
"hani çok sevdiğin o filmi gördükten sonra
kısacık kestirip saçlarını içtin ilk sigaranı" dizelerinde bahsedilen kadının Jean Seberg olduğu rivayet edilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder